30 Haziran 2013 Pazar



"Gülpembe bahar türküleriyle, kıyıda gölgesine oturup zeytin ağacının
Ben geldim derim eski günlerin, düşelim yollarına kanayan sevgi çiçeğinin
Yeniden doğup eline günün, yeniden duyup adını gülün
Yeniden...
Yeniden başlamalı, yeniden anlamalı, yeniden dinlemeli o yiten türküleri
Dağılır gider kara bir bulut dokununca bir dost eli...

Nerde tükettin türkülerini, yanıyor işte ışık o serin dost odalarında
Aç kapını çık eskisi gibi yolunu gözlemesin kıyıda zeytin ağaçları
Yeniden yürü tozlu yollara, yeniden uyan o sabahlara, yeniden....
Açılır dost kucağı, açılır sevgi gülü, açılınca yeniden o büyük eski kapı
Dağılır gider kara bir bulut dokunuca bir dost eli..."



http://www.youtube.com/watch?v=HTAfu7q68ls

20 Haziran 2013 Perşembe


Olmuyor, ne yaparasam yapayım,  ne işle uğraşırsam uğraşayım içimde sürekli bir ağıt, sürekli bir yangın. Sonra, Aynur’un o güzel, o muhteşem sesiyle ses verdiği QUMRİKE türküsü çalıyor aklımda. O berrak sesin tınısında bir yerlerde ya da müziğin notalarının arasında gamın çizgilerinin arasında bir yerde, mesela “la“da,  Zeynom gelmiş oturmuş da ayaklarını sarkıtarak, her zamanki haylaz, muzip, aydınlık gülüşüyle bakıyor bana. Ne diyor türkü bir bakalım. Sözlerine bakmak için ekşi sözlüğü açtığımda hem Türkçesi hem Kürtçesi yan yana verilmiş. Bir de reşbelek kelimesini öyle güzel tanımlamışlar ki, bunu burada yazmadan geçemeyeceğim:  “bu arada kara gözlü dediği (reşbelek) tam kelime karşılığı olmasa da, siyahla beyazın uyumu anlamına gelmekte. göz(iris) ile göz akının uyumu gibi, dalmaçyalı gibin, keçilerde de görülür :)

Gelelim şarkı sözlerine ;

qumrîkê ez romî me belê
delalê ez romî me
kumsor û efendî me belê
kumsor û efendî me
xulam çavên reşbelek
aşiqa keçka gundî me

de yar yar yar, de yar yar yar
de yar yar yar, de yar yar
de yar yar yar, de yar yar
bê te sebra min nayê

qumrîka li ser zinara belê
delala li ser zinara
kulîlka nava dara belê
kulîlka nava dara
heyfa çavên reşbelek
ketiye destê neyara

de yar yar yar, de yar yar yar
de yar yar yar, de yar yar
de yar yar yar, de yar yar
bê te sebra (xewka) min nayê

qumrîkê ser bi zêr e belê
sîng dergeha bajêr e
heyfa çavên reşbelek
qumrîkê didin mêr e

de yar yar yar, de yar yar yar
de yar yar yar, de yar yar
de yar yar yar, de yar yar
bê te sebra (xewka) min nayê

Türkçesi de şöyle:

qumrîkê romî'yim ben
güzelim romî'yim ben
başımda kırmızı fes efendiyim ben
kara gözlerin kölesiyim
köylü kızın aşığıyım ben

le yar yar yar le yar yar yar
le yar yar
le yar yar yar le yar yar
sensiz girmez uyku gözüme

kayalıklarlar gezen kumrucuk
ağaçların arasında açan çiçek
yazık ki o kara gözlere
düşmüş düşman eline

le yar yar yar le yar yar yar
le yar yar
le yar yar yar le yar yar
sensiz girmez uyku gözüme

qumrî'nin başı altın süslü
sevgilinin başı altın süslü

qumrî'nin başı altın süslü
sinesi şehrin dergâhı misali
yazık ki o kara gözlere
qumrî'yi verirler yaban ellere

le yar yar yar le yar yar yar
le yar yar
le yar yar yar le yar yar
s
ensiz girmez uyku gözüme

E bu kadar sözlerinden bahsedip, şarkının  (bi şarkı diyorum bir türkü diyorum, evet farkındayım ama bu türkü öyle bir şey galiba,  kiminde bir şarkı kiminde bir türkü,  ikisinin arasında bir yerlerde gidip geliyor, o yüzden kelimeler de şarkı ile türkü arasında gidip gelmekte) kendisini koymamak olmaz:


Sanırım bunu konuşmuştuk Zeynep’le;  bu şarkıda geçen  (yine şarkı dedim) "romi"kelimesi, Osmanlı zamanında Kürtlerin, Türkler için kullandığı bir kelime diye bir şeyler kalmış aklımda. Anadolu’ya ait demek gibi bir şey sanırım. Tamamen aklımda yanlış kalmış bir bilgi dezanformasyonu da olma ihtimalini şerh düşerek söylüyorum; Mevlana Celaleddin Rumi ‘deki “rumi” mesela, yine türküde geçen "romi" ile aynı şeye tekabül etmekte. Türküdeki “başımdaki kırmızı fes” tamlamasını , Osmanlı’da kullanılan kırmızı fesle beraber düşününce çok da uzak değil aklımda kalan bu bilgilerin doğru olma ihtimali. Bu türküyü googlede ararken türkünün hikayesi diye bir şeyler çıkmıştı. Bir de ona bakayım, yol gösterici olabilir belki. Hım, yine ekşi sözlük yetişiyor imdada burada da. Tam olarak hikaye çıkmadı ama bahsettiğim şeylere denk düşen şeylerden bahsetmişler:

kürt olmadığı kesin, bir osmanlı memuru olduğu ise kuvvetle muhtemel olan bir gencin ağzından sevdiği kadına söylenmiştir.
şarkıda geçen "romî" kelimesi aslında türkün 
 karşılığıdır, ya da daha doğru bir ifadeyle anadolu'nun batısında yaşayanlar için kullanılır. hem anadolu'da 1000 yıldan fazla süren roma-bizans hakimiyetinden hem de osmanlı'nın uzunca bir süre kendini bizansı'ın mirasçısı saymasından mütevellit (örneğin, fatih sultan mehmet'in fermanları kayser-i diyar-ı rum ünvanıyla tuğralaması) kürtler anadolu'nun batısına diyarê rom, orada yaşayanlara da romî (ya da rumî) derler. şehirlerde pek olmasa da köylerde bu tabir hala yaygındır.

Neyse efendim, pek didaktik bu açıklamalarımdan sonra  türküyü ağız tadıyla dinlemeniz için burada sonladırıyorum ve replay tuşuna basıyorum.

6 Haziran 2013 Perşembe

Herşey iyi de, diyeceksiniz, kedi sevmek nedir? Kedi sevmek insanları, sokakları ve her şeyleri sevmekten farklı bir şey mi? Bilge Karasu, ‘kedi sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir’ der bir masalında, ben bu farklı sevme biçimini bundan daha iyi tanımlayan bir cümleye rastlamadım bugüne dek. Kediler Krallara Bakabilir Sahip olmayı yadsıyarak, ya da, sahip olmamayı göze alarak sevmek insanoğluna pek güç gelir. Sevgiyle mülkiyet duygusu öteden beri ortak yaşardır onda, sevgi bağını çoğu kez de tek yanlı, gerçek bir bağ haline sokmaya alışmıştır. Sevdiği kişinin bağımsızlığına da, kendi bağımsızlığına da kolay kolay katlanamaz. Bunu eleştiri, suçlama konusu saymamak gerek gene de: İnsanlar, eninde sonunda, kedi sevenler ve sevmeyenler olarak da pekala ikiye ayrılabilirler. Bir de, benim gibi, yolun sonuna varamayacağını bile bile kedi sevmeyi öğrenmeye çalışanlar vardır.

Kedinin sevgi ‘anlayış’ındaki farklılık, gülünç gelebilir ama, farklı bir mantığa bel bağlamasından gelir. İnsanlar, kendi doğalarının terimleriyle sevgisiz, hain ya da bencil sayarlar ya kediyi, onun herhalde bu tür kaygıları yoktur. Oynaşmak; sevmek, sevilmek istediği an buradadır. İstemediğinde çekip gider, sizin doyumunuz yarıda kalmış, ona vız gelir.


Enis Batur-Kediler Krallara Bakabilir