5 Mayıs 2013 Pazar

  

neriiiiiiii,
bu şiiri biliyordum ama, okumamıştım galiba.. yoksa unutulur mu bu? yok yok, sadece adını biliyordum demek. 
sadece "ah" diyebiliyorum, ne diyim ki?
seni seviyorum canım benim.
zeynep gülcan

Ah Zeynom, güzelim bakamıyordum kalan maillere sonuna kadar, yarıda kesiyordum. Bugün de öyle oldu. Ama bir yazışmamıza  denk geldim. Bir onun sonunu getirebildim. La minör, mailin konusu. Ahmet Telli’nin La Minör adlı şiirini göndermişsin.

la minör 

Sesin ne kadar benziyor sana 
La minör, kumral, biraz şehla 
Hüzünlü bir güz akşamı belki 
Solgun ezgiler ve hâtıralar 
Derliyor Çerkes çiçeklerinden 

En çok da yitik bir aşkın 
Anlatıcısı masalsı geçmişten 
Orada zaman ağu ve sakin 
Akıyor ömrümüze her şeyi 
Yaşatıp gösterecek kadar 

Meşeleri gövermiş bir türkü 
Kalmış geriye o yitik aşktan 
Sesin ıssız serinliklere dönüyor 
Balkonun begonya çağrısına 
Şehlâ dediğim itiraz ünlemine 

Üşengeç bir sarmaşık usulca 
Tırmanırken rüyalarıma 
Balkon sokağın nesi olurdu 
Şimdi bir bir hatırlıyor ay 
Çocukluğumun kabahatlerini 

Sesin fısıltıya dönüyor, muammaya 
Bir sızı gibi sızıyor bu metruk 
İskelenin kalıntısına rüzgar, ve ah 
Benim öfkeli gençliğim dedikçe 
Ahşap yalnızlıklar ekliyor ömrüme 

Ömrüm şimdi ne çok benziyor sesine


Ahmet Telli 

Sonra cevaben bir şeyler yazmışım sana, sonuna da şu şiiri iliştirmişim:

Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında,
Bir garip rüya rengiyle
Uyumuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükutu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
Içim muradıma ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim

Ahmet Hamdi TANPINAR


 Sense çok bilindik bir şiirle devamla deyip Cemal Süreya göndermişsin:

AŞK
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
                                                            İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
                                                            dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzel
lik.
Cemal Süreya 

Edip Cansever'in Mendilimde Kan Sesleri ile sonlandırmışız, o yazışmayı .Çok şiirle doldurdum burayı. Bu uzun şiirin de sadece adını vermekle yetineyim o yüzden.  Ben de şimdi sadece "ah" diyebiliyorum, ne diyim ki? Seni seviyorum canım benim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.